24 Ocak 2014 Cuma

Çocuk ve Travma

ÇOCUK VE TRAVMA

Nur Dinçer


Travma, kişinin kendisinin veya diğerlerinin yaşamına, fiziksel bütünlüğüne, sevdiklerine, inanç sistemine kast eden, ölüm, yaralanma, tehdit durumlarını deneyimleme veya tanık olması durumudur.
Travmatik olaydan sonra tüm çocuklar aynı tepkileri, aynı zamanda ve aynı devamlılıkta göstermez.


TRAVMA SONRASI ÇOCUKLARDA GÖZLENEBİLECEK REAKSİYONLAR NELERDİR?

¥    Korku ve kaygı;
¥    Anne baba ya da yakın kişilerden ayrılmakta güçlük çekme;
¥    Korkulu rüyalar;
¥    Yanlız yatmaktan, gök gürültüsü ve şimşekten, yabancılardan korkma gibi yeni korkuların oluşması;
¥     Eskiden hiç yapmadığı davranışları yapmaya başlamak, örneğin bebeksi davranışlar ya da yaşından beklenmeyecek davranışlar
¥    Seslere aşırı tepki gösterme;
¥    Öfke nöbetleri, saldırgan davranışlar;
¥    İçe kapanma; Aktivitelere, oyunlara karşı duyulan isteksizlik;
¥    Aşırı hareketlilik;
¥    Anne babayı eskisinden daha duyarlı bir halde izleme, onların seslere ya da diğer insanalar nasıl tepki verdiklerini aşırı dikkatle izleme;
¥    Okul başarısında düşme, Okula devamsızlık, isteksizlik;
¥    Dikkatte azalma;
¥    Takıntılı bir biçimde travma ile ilgili tekrarlanan oyunlar;
¥    Olaya ait tekrar eden hatırlamalar, olay ile ilgili konuşma;
¥    Sebebi bulunamayan mide bulantısı, karın ağrısı, baş ağrısı, beslenme ve uyku düzensizlikleri gibi fiziksel belirtiler;

Travma;

¥    çocukların zayıf noktalarını bulur
¥    yeni problemlere yol açabilir
¥    var olan problemleri şiddetlendirebilir
¥    Travma çok güçlü bir tetikleyicidir. Daha önce yaşanmış olan büyük küçük travmaları da harekete geçirir.

Ancak çocuklarda problem davranışların oluşmasının tek nedeni travma değildir. Ayrıca:
⎫    Kişilik özellikleri,
⎫    Birikmiş yaralar, olumsuz tecrübeler,  önceki travmalar,
⎫    Bakım veren kişi-anne- ile sağlıklı bağlanma çocuğun travmatik olaydan etkilenme derecesini belirler.

Çocukta güvenli bağlanma çocuğun stresli ve travmatik olaylarda etkilenme derecesini ciddi oranda azaltır. Travma sonrasında daha çabuk iyileşme sağlar.
Bununla birlikte, travmatik deneyimin yol açtığı duyguların ve inançların işlenmemiş olarak duvarın arkasına itilme ihtimali

¥    Çocuğun sosyal desteği az ise,
¥    Acıya tahammül eşiği düşük bir kişilik yapısı var ise,
¥    İrili ufaklı travmatik olay yığını büyük ise,
¥    Güvenli bağlanamamış bir çocuk ise,
¥    Bağlanma figürleri geçmiş yaşamda çocuğu yeterince koruyamamış ise,
¥    Anne ve baba da travmatize olmuşsa artar.

Travmatik etkinin şiddeti şu unsurlara bağlı olarak değişir:
⎫    Travmanın doğası, şiddeti (doğal afet mi, insanın sebep olduğu bir felaket mi ?…)
⎫    Direkt deneyimlemek,
⎫    Duymak veya televizyondan izlemek,
⎫    Kimi etkilediği (kendisi, ailesi, tanıdığı veya bir yabancıyı…)
⎫    Olay sonrası yaşamında değişen şeyler ( evi, işi, okulu vs)

YARDIM ETME YOLLARI:


¥    1.KOGNİTİF DEVAMLILIK
¥    bilgilendirme ( Olan travmatik olay hakkında bilgi vermek , örn: depremin nedenleri vs)
¥    2.ROL DEVAMLILIĞI
¥    başedebilecekleri küçük işler vermek
¥    yardım etmelerini sağlamak
¥    3.SOSYAL DEVAMLILIK
¥    arkadaş bağlantılarını sürdürmek
¥    yanlız bırakmama
¥    haberleşme


¥    4. TARİHİ SÜREKLİLİK

Yine olaydan önceki gibisin, bunlar anormal duruma verilen normal tepkiler . travma yaratan olaylardan sonar insanların farklı tekiler vermesi normaldir fikrinin anlatılması.

¥    5. DUYGUSAL SÜREKLİLİK

Kişinin önemsendiğini, birilerinin onun için uğraştığını bilmesi, dinlendiğini anlamasını sağlamak

¥    6. PSİKOLOJİK DEVAMLILIK

¥    aktiviteler ( sanat atölyeleri, spor etkinlikleri, yardım çalışmaları, geziler, seminerler vs)

TRAVMA GEÇİREN KİŞİLERE YARDIM EDEN KİŞİLER OLARAK SÜREKLİLİK PRENSİBİNE DİKKAT ETMELİYİZ.


Kişilerin “Hayatımda değişmeyen ne var ?”
sorusuna yanıt üretilebilmeleri iyileşmelerini hızlandırır. Travma öncesinde hayatında olan şeylerle şu an hayatında olan şeyler arasında ortak neler var? Bireylerin kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlamak için önceki yaşantılarına hızla dönmelerini sağlamak önemlidir.

TRAVMA YAŞAMIŞ BİREYLERE YARDIM KONUSUNDA ÇALIŞIRKEN KENDİNİZİ KORUMAK İÇİN EN ÖNEMLİ  KURAL ŞUDUR:

Kendinize çok iyi bakın, iyi beslenin, iyi uyuyun ve ekip olarak çalışın.
Farklı kültürlerde çalışırken:
¥    Dile dikkat etmemiz
¥    Sınırları korumamız
¥    Değerlere dikkat etmemiz ( o topluluğun inançları, değerleri, gelenek ve görenekleri nedir bilgi edinmeliyiz)
¥    Bireysel duruşumuz
¥    Giyim-kuşam
¥    Hal-tavır vb. önemlidir.

Çocuk-Gençlik Fotoğraf Atölyeleri Pratikleri; İzlenimler, Birikenler

Çocuk-Gençlik Fotoğraf Atölyeleri Pratikleri; İzlenimler, Birikenler

Cenk Ötkünc


    Bu sunum 2009 yılında “Tarihiyle Yaşayan Semtimiz Kasımpaşa”, 2010’da  “Beyoğlu’nun Farklı     Yüzleri”, 2011 yılında “Geçişler”, 2012’de “Emek” temalı lise öğrencileriyle okul, Beyoğlu Belediyesi ve İFSAK’ın katkılarıyla yapılan çalışmaların yanı sıra 2010 yılında İstanbul Gençlik     ve Sanat Bienali’ndeki “Öğrenci Fotoğraf Atölyeleri” ile 2011 yılında Anadolu Kültür tarafından desteklenen Tütün Deposu’nda gerçekleştirilen “Tophane Çocukları Fotoğraf Atölyeleri” pratikleri üzerinden gerçekleştirilecektir.

    Yöntem Üzerine 

 

    Bütün bu çocuk-gençlik fotoğraf atölyelerinin tek tek analizlerine girmek uzun bir zaman     alacağından bu süreçlerin doğurduğu deneyimler üzerinden bazı sonuçlar çıkarmak ve bunu     tartışmaya açmak daha faydalı olacaktır. Bu sunum 3 temel soru, o soruların yanıtları ile daha sonra tartışılması önerilen çeşitli tartışma başlıklarından oluşmaktadır.

1) Çalışmalar nasıl başladı?


“Bu çalışmalar tamamen gönüllü, fotoğrafa ilgi duyan çocuk ve gençlerin talepleri doğrultusunda başlamıştır” demek doğru olmaz. Bütün projeler bu işleri yapmak isteyen yetişkin kişiler veya bunların bağlı olduğu kurumlar tarafından başlatılmıştır.

2009 yılında “Tarihiyle Yaşayan Semtimiz Kasımpaşa” işi, Dilnihat Özyeğin Anadolu Lisesi Fotoğraf Topluluğu (DİLFOT) ile Beyoğlu Belediyesi, 2010  “Beyoğlu’nun Farklı Yüzleri” ile 2011 yılında gerçekleştirilen “Geçişler” temalı işler, “İFSAK Fotoğraf Günleri” kapsamında, 2012’de “Emek” temalı çalışma ise DİLFOT tarafından gerçekleştirilmiştir.

Örneğin benim çalıştığım lisede bu süreç ilgi alaka duyan öğrencilerin yanı sıra, Özcan Yurdalan gibi kimi bağımsız fotoğrafçıların bu tür şeylere ön ayak olmasını, bu çalışmaların çeşitli aşamalarında öğrencilerin yanında olan; Kadri Erdem, Murat Coşkunçay, Hüray Kazan, Atabey Pusat, Alper Baler, Burak Şenbak, Serkan Turaç gibi fotoğrafçıların desteğini, İFSAK, Beyoğlu Belediyesi, Anadolu Kültür gibi kimi kurumların dönemsel olarak bu tür çalışmalara yönelmelerini saptamak gerekir. 2009 yılında yürütülen ve Kasımpaşa Turabibaba Kütüphanesi’nde açılan sergiye, Beyoğlu Belediyesi, fotoğraf basım masrafları ile sergi mekânı konusunda, 2010 ve 2011 yıllarında düzenlenen işlere ise İFSAK aynı biçimde destek olmuştur. 2010 yılında İstanbul Gençlik ve Sanat Bienali’ndeki “Öğrenci Fotoğraf Atölyeleri” merkezi bir organizasyonun parçası iken, 2011 yılında Tütün Deposu’nda açılan Tophane çocuklarının fotoğraf sergisinin basım masrafları ile mekân desteği “Anadolu Kültür” tarafından sağlanmıştır.

Tartışma başlığı:
İşin öznesi olan öğrenciler onları yönlendirecek olan eğitmenler ve bu çalışmaları destekleyen kurumlar arası ilişkiler nasıl başlamalıdır? Bu tür bir atölye başlarken tarafların yaklaşımı nasıl olmalıdır?

2) Çalışmaların organizasyonu nasıl sağlandı?

Çalışmaların organizasyonu eğitimci ve onun birlikte çalıştığı kurumlar tarafından sağlanmakla birlikte bütün çalışmalarda katılımcıların fikirlerini almaya ve süreci birlikte inşa etmeye önem verilmiştir.

Çalışmalar sırasında eğitmenler ve kurumlar tarafından bu işe istekli öğrenciler bir araya getirilmiştir. 2009 yılındaki bir okul ile başlayan çalışmalar sonraki yıl üç daha sonraki yıl ise yedi okula çıkmıştır. Burada kurumlarla kurulan ilişkilerden sonra okulda bu işe gönüllü katılmak isteyen öğrenciler saptanmıştır. Bu öğrencilerin velileri teker teker aranarak çalışma hakkında bilgi verilmiştir. Okul idarelerine gerekli başvurular yapılarak izinler alınmıştır. Okul dışında yürütülen Tütün Deposu’ndaki atölye için ise Tophane çevresindeki evler telefonla aranarak, Bienal’de ise önce gelen ziyaretçilerden istekli olanlar sonrasında ise çeşitli okullara ulaşılarak bir planlama yapılmıştır. Tütün deposunda toplam 17 çocuğun katılımı gerçekleşirken Bienal’deki çalışmaya İstanbul’un değişik bölgelerinden 12 okul katılmıştır. Lisede olanlar ise okulun içinden bir öğretmenin öncülüğünde İFSAK gibi çeşitli kurumlarda fotoğraf işiyle uğraşan aktivistlerin desteğini alarak yürümüştür. Okuldaki çalışmalarda öğrenciler aynı mekânda olduklarından toplanmaları daha kolay olmuş diğer alanlarda ise farklı yerlerden geldiklerinden çeşitli zorluklar yaşanabilmiştir. Genelde haftada bir ya da iki gün toplantılar için ayrılmış eğitimler belirlenen gün ve saatler içinde yapılmıştır. Bu noktada karşılaşılan güçlüklerin başında bu saatler ve günlerde çeşitli nedenlerden kaynaklanan sorunlardır. Öğrencilerin ailelerinden izin alamama, eğitmenin özel işlerinin çıkması, çalışma yapılacak mekânın sıkıntıları gibi.

Tartışma başlığı: Bu çalışmalar katılımcılar, eğitmenler ve kurumun desteği ile yürüyorsa bunun organizasyonu ve yürümesi belli bir örgütlenmeyi gerektirmez mi? Sürecin sağlıklı ilerlemesi için nasıl bir işleyiş organizasyonu gerekir?

3) Çalışmalar nasıl yürüdü?

Bu çalışmaları lise ortamında okul içinde yürütülenlerle okul dışında yürütülenler olmak üzere ikiye ayırmak gerekir. Fakat her iki düzeyde yürüyen çalışmaların birbirine benzer yanları olduğunu da saptamak gerekir.

    “Bütün bu atölyeler çalışmaların içeriğinin katılımcılar tarafından özümsenmesiyle başladı” demek doğru olmaz. Hatta işler çoğu zaman eğitmen ve kurum tarafından bir şekilde belirlenen temaların öğrencilere verilmesiyle yürüdü demek yanlış olmaz. Örneğin İFSAK’ın     50. Kuruluş yılı etrafında düzenlenen “Buluşmalar” temalı iş zaten yetişkinler tarafından yapılıyordu. Kimi eğitmenler “neden bunu öğrencilere taşımıyoruz” diye karar aldılar     ve  süreç ondan sonra başladı. Her ne kadar faaliyetlerin pek çoğu bu şekilde başlasa da sürecin her aşamasında katılımcıların önerilerini, eleştirilerini almaya özen gösterilmiştir.     Tema üzerine yapılan 2-3 toplantıdan sonra ise temel fotoğraf eğitiminin verildiği     geçilmiştir.  Burada atölyenin yaş grubu, temanın içeriği gibi noktalara dikkat edilmiştir. Bu     temel eğitim süreci devam ederken her toplantıda tema üzerine tartışmalar yapmaya özen     gösterilmiştir. Bu toplantılar İFSAK ve Turabiba Kütüphanesi salonlarında yapılmıştır.  Her dersin sonunda öğrenciler küçük gruplar halinde fotoğraf çekimlerine çıkmışlardır. Okullar birden üçe, ordan yediye evrilirken 2011 yılında yürütülen çalışmayı önceki yıllarda bu faaliyetler içinde yer almış fakat liseden mezun olmuş olan öğrenciler sürdürmüştür. Daha önce DİLFOT katılımcısı olan fakat sonradan mezun olmuş olan Merve Gürel, Canan Poyraz, Pınar Kapudan, İlhan Beyezay,  Nurşah Söğüt, Esra Münevver Kahya, Mert Ağca gibi öğrenciler alt gruplar oluşturarak yardımcı eğitmen olarak projelerde görev almışlardır. Bu durum her ne kadar yakın yaş olmasından kaynaklı bazı riskler taşısa da “öğrencinin dilinden en iyi öğrenci anlar” anlayışından hareketle genelde verimli geçilmiştir. Çalışmanın her aşamasında alt gruplardan sorumlular aracılığıyla raporlar istenmiş ve yardımcı eğitmenlerle düzenli toplantılar yapılmıştır. Özellikle başta belirtilen kurumlarla yapılan görüşmeler bu yardımcı eğitmenlerin üzerinden gerçekleştirilmiştir.

    Diğer yandan Bienal ve Tütün Deposu’nda drama yapılandırması içinde yer alan kimi teknikler çalışmaların içine yedirilmeye çalışılmıştır.  Drama olanla olması gereken arasındaki o kalın     duvarı aşmaya çalışan ve eğitimi “yaparak yaşayarak öğrenme” ilkesi etrafında     yapılandırmaya çalışan bir eğitim yöntemdir. Bu iki çalışmanın içine çeşitli drama teknikleri serpiştirerek katılımcıların çeşitli oyunlar etrafında sürece katılmaları sağlanmıştır. Örneğin Tütün Deposu’nda bir grup kürt çocuk, bir grup roman bir grup da türk çocuktan oluşan bir katılımcı kompozisyonu mevcuttu. Bu çocuklar en başta aralarında fiziksel şiddet de dâhil olmak üzere son derece dağıtıcı bir yola başvuruyorlardı. Bu gerginliği aşmanın en güzel     aracı oyundu ve çocuklarla ilk iki üç hafta oyunlar oynayarak birlikte olunabileceği     gösterildi. Sonrasında ise temel fotoğraf eğitimi gene oyunlar etrafında verilmeye     başlanmıştır. Çocukların sergi ortamında sağladığı birliktelik en başta şüphe dolu     gözlerle atöyeye bakan ailelere  yansımıştır. En başta son derece tedirgin olan aileler daha sonra     isteyerek ve teşvik ederek çocuklarını yollamaya başlamışlardır. Johan Huizinga’nın “Homo Ludens” kitabında anlattığı gibi “oyun oynamak” tüm buzları eritmiş çocukları sürece çok daha aktif katmıştır. Yaklaşık üç ay sonra “Tophane ve İnsan” konulu sergilerini açtıklarında baştaki gerginlik yerini dayanışmanın getirdiği paylaşım duygusuna bırakmıştır.

    Bienal’de de drama tekniklerinden yararlanarak bir fotoğraf atölyesi oluşturulmaya     çalışılmıştır. Bu konuda çeşitli kostümlerden de yararlanılmıştır. Bir drama tekniği olan “Rol Kartları”  oluşturularak katılımcıların bu sahneleri doğaçlamaları istenmiştir. Bir aşamada ise farklı gruplar arasında geçişler yapılmıştır. Yaklaşık iki saat süren etkinliğin her aşamasında katılımcılardan fotoğraf makinesiyle canlandırdıkları oyunun çekimi istenmiştir. Atölyenin sonunda her bir grubun çektiği fotoğraflar çıktısı alınarak mekânın değişik yerlerine asılmıştır. Atölyenin sonundaki değerlendirme aşamasında ise süreç “değişim” teması atölye süreci ve ötesini de içine alarak tartışılmıştır.

    Tartışma başlığı: Çocuklarla fotoğraf atölyelerinde drama bir eğitim metodu olarak nasıl kullanılabilir? Bu metodun kazanımları neler olabilir?

    Bütün bu çalışmaların değişik mekânlarda sergilenmesine özen gösterilmiştir. Örneğin     Kasımpaşa Turabiba Kütüphanesi bahçesi, Taksim Metro, İstiklal Caddesi Genç Sokak     Etkinlikleri kapsamında İstiklal Caddesi, Şişhane’de bulunan Beyoğlu Gençlik Merkezi, Aydın     Üniversitesi, Kabataş Antrepo, Tophane Tütün Deposu…